Haber

TBMM’de 23 Nisan Oturumu… Saruhan Oluç: “Bu Güç ve Tek Adam Yönetimi Kaybedince Türkiye Kazanır, Tüm Toplum Kazanır”

HDP Küme Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç, TBMM’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM’nin 103. açılış yıldönümü özel oturumunda; “Birkaç ay sonra geride bırakacağımız Cumhuriyetin birinci yüzyılı sorunlar ve krizler yüzyılı, ikinci yüzyıl ise çözüm ve demokrasi yüzyılı olacak ve bunun için elimizden geleni yapacağız. türkiye Kaybettiği yıllar, yok ettiği umutlar, gasp ettiği haklar millete geri verilecektir. Bu güç ve tek adam yönetimi kaybedince Türkiye kazanacak, tüm toplum kazanacak. 14 Mayıs’ta sandık başına gitmek, oylarımızı ortak geleceğimiz ve haklarımız için kullanmak, umudu yeşertmek, sandığa ve demokrasiye hep birlikte sahip çıkmak hepimizin görevidir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 103. yıl dönümü nedeniyle özel oturumda toplandı. Özel oturumda konuşan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, AKP hükümetinin politikalarını eleştirdi.

Türkiye’de çocukların yaşadığı sorunlara dikkat çeken Oluç, “Bugün 100 yıl önce çocukların bayramıydı. Çocuklara refah, güzel bir ülke ortamı yaratmak bizim görevimizdir.” söz konusu.

Oluç’un Genel Kurul’da yaptığı konuşmanın öne çıkanları şöyle:

“BUGÜN MİLYONLARCA ÇOCUK, ÇOCUK İŞÇİLİKTEN ŞİDDET VE İSTİSMARA KADAR…: Cezaevlerinde siyasi rehin tutulan tüm seçilmiş milletvekillerimizi, tüm belediye eşbaşkanlarımızı, parti yöneticilerimizi ve hemşerilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 103 yıl önce Meclis’in kuruluş ve sürecini değerlendirecek bir yere geldik. Çocuk Bayramı olarak da kutlanan bugün milyonlarca çocuk, çocuk işçiliğinden şiddet ve istismara, anadilinden mahrum bırakılmaktan iş cinayetlerinde hayatını kaybetmeye, geleceğini kaybetmeye kadar yaşlarını aşan zorluklarla karşı karşıya. uyuşturucu bataklığında.

ÇOCUKLAR İÇİN SEVGİLİ BİR ÜLKE ORTAMI YARATMAK MİSYONUMUZ: 100 yıl önce bugün çocuklar için bayram olarak hayal edilirdi. Buradan bir sözümüz olsun, çocuklara barış, demokrasi, barış ve refah içinde bir ülke bırakmak hepimizin görevidir. Çocuklar için keyifli bir kır ortamı yaratmak bizim görevimiz. Son derece kıymetli olan Meclisin kuruluşunun 103. yılında bu kürsüden, gelişmiş demokratik bir ülkeden, sosyal adaleti sağlamış bir sistemden, temel sorunlara çözüm üretebilen güçlü bir demokrasiden söz edebilsek keşke. halkın ekonomik, siyasi ve sosyal meselelerinden ve egemenliği her zaman engelsiz olan bir halk iradesinden. .

HALKIN HÜKÜMÜNDE YÜRÜTMESİ GEREKMEKTE OLAN MECLİS YÖNETİCİNİN HAKİMİYETİNDE OLMUŞTUR: Bugün demokrasi ağır bir baskı altındadır. Kuvvetler ayrılığı terk edilmiş ve yerini tek bir kişide toplanmış güçler birliği almıştır. İstikrar, kontrol sistemleri çalıştırılmaz ve yürütmenin vesayeti altındadır. Halk egemenliğinin tecelli etmesi gereken Meclis, yürütmenin egemenliği altına alınmıştır. Kimlikler, inançlar, diller, kültürler, evrensel ve temel insan hakları, yurttaşlık hakları bu ülkede gerçek anlamda anayasal güvence altında değil. Demokratik siyaset, toplumsal muhalefet ve sivil toplum ağır bir kuşatma ve baskı altında.

MECLİS’İN 1920 YILINDA KURULDUĞUNDA GERÇEK HALK KURALLARINA DAYANDIĞINI BİLİYORUZ: Meclisin 103. Yılında, kötü ve kötü yönetilen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Demokrasiye değil mutlak kişisel güce dayalı totaliter bir rejimle karşı karşıyayız. İşin acı yanı, bugünün iktidarı, askeri ve siyasi darbelerin kalıcı olarak başaramadığı otokratik bir yönetim yaratma arzusunu 103 yıl sonra fark etmiş ve bunu derinleştirmek istemiştir. Biliyoruz ki, Meclis 1920’de kurulduğunda gerçek halk egemenliğine, 1921 Anayasası ise ademi merkeziyetçi bir anlayışa dayanıyordu. Bu kurucu ilkeler zamanla yok edildi.

BİR ERKEK MİLYONLARCA KADIN ADINA KARAR VEREBİLİR: Cinsiyetçi olan bu otoriter sistem, kadının kadın kimliği ve iradesiyle eşit ve özgür varoluşunu kabul etmemiş ve dışlamıştır. Kadınların çok önemli bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’ni sadece bir kişi gece yarısı bir kararla feshedebildi, bir erkek milyonlarca kadının adına karar verebildi ama o sözleşme bu Meclis’te kabul edildi. Dolayısıyla bu adım aynı zamanda Meclisin iradesine de aykırı bir adımdı.

BU HÜKÜMET SEÇİM KAMPANYASINI KUTUPLAŞTIRMA, AYRIŞTIRMA VE AMAÇ ÜZERİNE KURUYOR: İnsanlar aç ve işsizken, yandaşlarının trilyon dolarlık araçlarla, balyalarca parayla poz verdiği bir anlayış bu ülkeye ve topluma ağır bir yük haline geldi. 14 Mayıs, bu eylemlerin hesabının sandıkta ve demokratik yollarla sorulacağı gündür. Bunun bilincinde olan bu iktidar, seçim kampanyasını bir kez daha kutuplaşma, ayrıştırma ve kendi yarattığı krizi, enkazı ve çöküşü örtbas etme amacı üzerine kuruyor. Kaybetmeyi demokratik bir süreç olarak görmediği ve bunu bir hayatta kalma sorunu olarak gördüğü için çabuk sinirlenir ve saldırganlaşır.

BU GÜÇ VE TEK ADAM YÖNETİMİ KAYBOLDUĞUNDA, TÜRKİYE KAZANACAK VE BÜTÜN TOPLUM KAZANACAK: Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasi yüzyılı haline getirmek bizim elimizde. Bunun için ortak çabayı büyütmek ve vicdanen kazandığımız demokrasiyi sandıkta pekiştirmek gerekiyor. Birkaç ay sonra geride bırakacağımız Cumhuriyetin birinci yüzyılı, sorunlar ve bunalımlar yüzyılıydı; 2. yüzyıl çözümlerin, demokrasinin yüzyılı olacak ve bunun için elimizden geleni yapacağız. Bu iktidarın Türkiye’ye kaptırdığı yıllar, yok ettiği umutlar, gasp ettiği haklar millete geri verilecektir. Bu güç ve tek adam yönetimi kaybedince Türkiye kazanacak, tüm toplum kazanacak. 14 Mayıs’ta sandık başına gitmek, oylarımızı ortak geleceğimiz ve haklarımız için kullanmak, umudu yeşertmek, sandığa ve demokrasiye hep birlikte sahip çıkmak hepimizin görevidir. 14 Mayıs seçimleri bu ülkenin ve toplumun kaderini belirleyecek seçimlerdir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kaderimizi belirleyecek olan seçimlerdir. 15 Mayıs sabahı itibariyle Türkiye’de yaşanan krizler değil; Kalıcı çözümlerin konuşulacağı, hızlı adımların atılacağı yeni bir dönem başlayacak ve bunu başaracağız.”

Kaynak: ANKA / Yeni

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu